Yunanistan ve Mısır Arasında Uluslararası Hukuka Aykırı Olarak İmzalanan Deniz Yetki Alanlarını Sınırlandırma Anlaşmasına Dair Basın Açıklaması
Son yıllarda Doğu Akdeniz’de gerçekleşen araştırma ve sondaj faaliyetleri ile keşfedilen hidrokarbon yatakları bölgede tansiyonu yükseltmiş ve söz konusu enerji kaynakları bölge politikalarını şekillendirici bir rol oynamıştır. Doğu Akdeniz’de vuku bulan anlaşmazlıklar, bazı kıyıdaş devletlerin emperyalist güçlerin etrafında bloklaşmasına neden olmuş ve diğer kıyıdaş devletler nezdinde menfaatlerin adil paylaşımını imkânsız hale getiren; Doğu Akdeniz Gaz Formu kurulması ve Enerji şirketlerine sondaj lisansları verilmesi hamlelerini beraberinde getirmiştir.
Bu süreçte Türkiye Cumhuriyeti’ni “Seville Haritası” ile dar sınırlara hapsetmeye ve Doğu Akdeniz’deki enerji denklemleri dışına itmeye çalışan küstah politikalara karşılık, KKTC ve Birleşmiş Milletler nezdinde tanınan Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile uluslararası hukuk çerçevesinde hakların muhafazasını amaçlayan deniz yetki alanlarının sınırlandırılması mutabakat muhtıraları imzalanmıştır.
Türkiye’nin “Mavi Vatan” sınırlarını ve menfaatlerini korumaya yönelik attığı diplomatik adımlara karşılık, 6 Ağustos 2020 tarihinde Mısır ve Yunanistan arasında imzalanan deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması ile iki ülke, uluslararası hukuka ve hakkaniyete aykırı olarak Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmiştir.
Uluslararası hukuka uygun deniz yetki alanlarının oluşturulabilmesi için öncelikle deniz sınırının mevcudiyeti gerekmektedir. Fakat Türkiye’nin deniz yetki alanlarının konumu ve adaların yetki alanları bakımından ana karadan farklı biçimde değerlendirilmesi sebebiyle, Yunanistan ve Mısır arasında deniz sınırı bulunmamaktadır. Bununla birlikte bu gayrimeşru anlaşma; iki devletin aralarında anlaşma akdederek üçüncü devletlerin haklarını ihlal etmesi yönüyle 1969 tarihli Viyana Andlaşmalar Hukuku Sözleşmesi’ne, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler nezdinde tescil ettirdiği deniz yetki alanlarını ihlal etmesi yönüyle 1982 tarihli Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne ve uluslararası deniz hukuku mevzuatına aykırıdır. Tüm bu sebepler neticesinde bahse konu olan bu anlaşmanın Türkiye açısından bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır.
Mısır’ın ve Yunanistan’ın taraf olduğu sözleşmeler hilafında bulundukları bu aykırı eylem, Doğu Akdeniz’in en uzun kıyı şeridine sahip ülke olan Türkiye’yi jeopolitik denklem dışında tutmaya yönelik basit bir çaba olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu süreçte iki ülkenin imzaladığı anlaşmayı uygulamaya yönelik girişimleri, Türkiye’ye ait deniz yetki alanının ihlali anlamına geleceği unutulmamalıdır. Bu sebeple Yunanistan’ın ya da Mısır’ın meşru olmayan bu anlaşmaya dayanarak “Mavi Vatan” ile kesişen bölgeye ilişkin herhangi bir müdahalede bulunmaları neticesinde Türkiye için uluslararası hukuk çerçevesinde “meşru müdafaa hakkı’’ söz konusu olabilecektir.
Son olarak, Doğu Akdeniz’de Türkiye aleyhinde oluşturulmak istenen yeni jeopolitik düzenin uluslararası hukuka aykırı ve imzalanan deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmasının yok hükmünde olduğunu vurgulayarak, ülkemizin menfaatine yönelik atılan hukuki ve diplomatik adımların ve Doğu Akdeniz’de sürdürdüğü haklı mücadelenin destekçisi olduğumuzu, tüm kamuoyunun ve meslektaşlarımızın bilgisine saygılarımızla sunarız.