ULUSLARARASI HAVACILIK HUKUKU BOYUTUYLA KATAR BLOKAJ
A) Katar Emirliği’ne Kayıtlı Uçaklara Hava Sahalarının Kapatılmasının Arka Planı
Suudi Arabistan Krallığı günden güne iktisadi ve sosyal açıdan güçlenmek, Ortadoğu ve Körfez bölgesinde önemli bir aktör olmayı sürdürmek ve dünyada etkinliğini arttırmak istemektedir. Bu sebeple, Batılı ülkelerle diplomatik ilişkilerini geliştirirken, diğer taraftan bölgesel güçlerle rekabet etmektedir. Bu rekabetin bir yansıması olarak; bölgesel meselelerde etkin politik müdahalelerde bulunarak siyasi imkanlarını kullanmaktan kaçınmamaktadır.
Bu bağlamda 2017 yılında Suudi Arabistan Krallığı ve Katar Emirliği arasında meydana gelen kriz, bölgesel rekabeti kanıtlar niteliktedir. Bilindiği üzere Suud Krallığı ve Körfez İşbirliği teşkilatına üye olan diğer devletler tarafından terör oluşumlarına maddi destek sağladığı iddiası ile Katar Emirliğine bir dizi yaptırımlar öngörülmüştür. Bu yaptırımlar arasında etkisi en çok hissedileni ise Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Mısır hava sahalarının Katar Emirliği’ne kayıtlı uçakların gerçekleştirdiği uçuşlara tamamen kapatılmasıdır.
Suudi Arabistan, Bahreyn, Mısır ve BAE hava sahasını kapatmaları üzerine ikmal imkanlarına erişemeyen ve sivil havacılık faaliyetleri kesintiye uğrayan Katar, Birleşmiş Milletler’in önemli bir örgütü olan ICAO’ ya (Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü) başvurarak blokajın hızlıca kaldırılmasını talep etmiştir.
B) Hava Sahalarının Kapatılmasının Hukuki Boyutu
Chicago Sözleşmesi’nin önemli bir parçası olan Uluslararası Hava Hizmetleri Transit Anlaşması’nın (IASTA) 1. maddesine göre anlaşmayı onaylayan devletlerin ülke üzerinden transit geçen sivil uçuşlara izin vermesi gerekmektedir. Ancak Suudi Arabistan bu sözleşmeye taraf olmadığından blokaj yapma hususunda engelleyici bir hükmün söz konusu olmadığını ve bu meselenin ICAO ‘yu aşan bir mesele olduğunu ileri sürmüştür.
Bahreyn, Mısır ve BAE açısından ise Uluslararası Hava Hizmetleri Transit Anlaşması’na taraf oldukları için hava sahalarını sivil hava araçlarına kısıtlamaları sözleşmenin ihlali anlamına gelmektedir.
İhlale binaen Katar makamları, Chicago Sözleşmesi’ne taraf olan her devletin istisnai durumlarda, olağanüstü hallerde ya da kamu güvenliğiyle ilgili durumlarda ülkeleri üzerinde uçmayı kısıtlama ya da yasaklama haklarını saklı tutabileceğini, fakat bu tür kısıtlamalar ya da yasaklamalar, bir devlete yönelik olmak yerine diğer bütün ülkelerin uçaklarına da ayrım gözetilmeksin uygulanması gerektiğini belirtmiştir.
Ayrıca Katar makamları, Chicago Sözleşmesi’nin 84. maddesine taraflar arasındaki bir ihtilafta uzlaşma gerçekleşmezse Havacılık Konseyi tarafından muhakeme yapılabileceğini ve gerekirse uluslararası mahkemelere başvurabileceklerini beyan etmişlerdir.
Katar Emirliği’nin girişimleri üzerine ICAO olaya ilişkin muhakeme sürecini başlatmış, ilgili üye ülkeleri (Suudi Arabistan dahil) bölgedeki havacılığın güvenliğini, eminyetini, verimliliğini ve sürdürülebilirliğini korumak için ICAO sözleşmelerine uymaya çağırmıştır. Bu çağrının ardından kısıtlı FIR alanları ve rotalar BAE ve Bahreyn tarafından açılmıştır. Böylelikle Qatar Airways uçaklarına Doha’ya erişim imkanı ICAO baskısıyla sağlanmıştır.
Hava sahalarına ilşikin kısıtlamanın tamamen kaldırılamaması ve Suudi Arabistan’ın ICAO’yu yetkisiz görmesi sonucu kalıcı bir çözüm sağlayamayan Katar, ICJ’ye (Uluslararası Adalet Divanı) başvurmuştur. Şuan Katar ve mezkur devletler arasında ICJ nezdinde, Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşmeye (BAE’ye karşı), Chicago Szöleşmesi’nin 84. maddesine (hepsine karşı) ve IASTA’ ya (Suudi Arabistan hariç hepsine karşı) aykırılık iddiasıyla açılan üç farklı dava devam etmektedir.
Her ne kadar blokaj yumuşamış olsa da, Qatar Airways diplomatik ilişkilerin bozulmasından en zararlı çıkan kuruluş olarak gözükmektedir. Qatar Airways’in komşu ülkelerin hava sahalarından yasaklı olması uçuş rotaları değişmesine, rota değişikliklerinin uçuş sürelerinin ve yakıt masraflarının artmasına, bu artışların da yolcuların memnuniyetsizliğine neden olacağı anlaşılmaktadır. Son ekonomik veriler gösteriyor ki, hem Katar Emirliği hem de Qatar Airways blokajın getirdiği ciddi ekonomik maliyetleri göğüslemek zorunda kalmaktadır. Krizin hiçbir alanda çözüme kavuşturulamaması ve Katar’ın körfezde tecrit edilmeye çalışılması ise sorunların devam edeceğine ve işaret etmektedir.