Otonom Silah Sistemlerinin Uluslararası Hukuk Bakımından İncelenmesi
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte yapay zekâ da hayatımızın bir parçası haline gelmiş, insanlabirlikte devletler için de bu durum yadsınamaz bir hal almıştır. Devletler son yıllarda,ekseriyetle savunma sanayisinde, otonom silah sistemleri geliştirmek suretiyle yapay zekâdan faydalanmaktadır. Hukukun, her alanı olduğu gibi yapay zekâ ve onun farklı alanlardaki tezahürlerini kapsamına alması kaçınılmazdır. Lakin otonom silah sistemleri, devlet pratiğinin yabancı olduğu henüz iptidai bir alan olduğundan bu sistemlerin işleyişinden doğacak haksız fiillerin kime, hangi koşullar altında atfedilebileceği belirlenememiştir. Örneğin son yıllardasilahlı dronların (drone) gerçekleştirdikleri hava saldırılarında birçok sivil hayatını kaybetmektedir. Bu durumda devlet, saldırıyı gerçekleştiren sistemin otonom doğasını ilerisürerek sorumluluk mekanizmasından kurtulabilir mi? Cevap hayır ise hangi şartlar altında atfedilebilirlik ve sorumluluk vuku bulacaktır? Evvela bu sorulara yanıt verilmesi gerekmektedir.
Bu incelemede, otonom silah sistemlerinin doğası ve buna müteakiben otonom silah sistemlerinin gerçekleştirdiği eylemlerin uluslararası hukuk açısından bir haksız fiil teşkil etmesi durumunda bu eylemlerin, devlet sorumluluğunu ne derecede harekete geçireceği, doktrin, devlet pratiği ve uluslararası örgütlerin reaksiyonları da dikkate alınarak saptanacaktır.
1. Otonom silah sistemi nedir?
Otonom silah sistemi, toplanan bilgilerden ve önceden programlanmış kısıtlardan türetilmiş sonuçlara dayanarak, bağımsız olarak hedefini belirleyen ve taarruza geçen silah sistemleridir. Uluslararası Kızılhaç Komitesi “otonom silah sistemlerini” hedefini özerk olarak arayan vekendi başına belirlediği hedefe saldırıp tahrip edebilen sistemler olarak tanımlamaktadır. Buradaki “özerklik” ifadesi söz konusu öldürücü sistemin insan müdahalesi olmadan işlemesi anlamına gelmektedir.
Amerikan Savunma Bakanlığı’nın tanımına göre ise “Bu silah sistemleri, bir kere aktive edildikten sonra, herhangi bir insan operatörün müdahalesi olmadan hedefleri seçip, bunlara ateş edebilen sistemlerdir. Bunlara, insanların denetlediği, yani insan kullanıcıların silah sisteminin kendisinin belirlemiş olduğu uygulamayı durdurabildiği (override) ama (böyle bir müdahale olmadığı müddetçe) aktive edildikten sonra hedefleri tespit edip bunlara ateş edebilen sistemler de dâhildir.”
Otonom silah sistemleri yukarıda belirtildiği üzere insandan tamamen bağımsız eyleme geçer. Şu kadar ki hedef seçme ve imhasında insanın tasdik edici bir eylemi varsa bu sistem, yarı otonom silah sistemi olarak adlandırılır. Söz gelimi ‘kumandalı dronlar yarı otonom; silahlı dronlar ise tam otonom silah sistemlerindendir. Özetlemek gerekirse, tanımlar belli noktalarda farklılaşsa da özerk silah sistemleri çok bilinen adıyla killer robotlar, askeri bir görevi tamamen kendi başına veya sınırlı bir insan katkısı ile gerçekleştiren savaş araç ve gereçleridir.
Artık bilim kurgu filmlerinden ibaret olmayan killer robotlar, teknolojisi gelişmiş ülkeler tarafından üretilmektedir. Söz gelimi Güney Kore’nin Kuzey Kore ile arasındaki silahsızlaştırılmış bölge arasına kurduğu SGR-A1; İsrail’in radar emicilerine karşı geliştirdiği Harpy Loitering Weapon; Rusya ve Çin’in ürettikleri PMK-2 isimli kapsüllü torpido mayınları ve nihayet ABD‘nin hava, deniz ve kara silah sistemleri, otonom silah sistemlerindendir.
2. Killer Robotlara Uluslararası Kamuoyunun Tepkisi
a- Devletlerin tutumu
Silah sanayisinin mevcut özerk silah altyapısından istifade ederek daha hızlı ve etkin sistemler geliştirmesi sayesinde askerlerin savaş durumunda karşılaştığı ölümcül riskler en aza indirgenmiş oluyor. Pek çok ülkenin ordusu da bunun yaygınlaşmasını bekliyor. Buna karşın killer robotlara karşı kampanyalar da hayli fazla.
Killer robotların kullanımında uluslararası kamuoyunun üçe bölünmüş olduğunu görüyoruz. Dünya genelinde 26 ülke, otonom silahlara karşı çıkarken Amerika, Rusya, Çin gibi ülkeler ise bu kullanımı sonuna kadar destekliyor. Son dönemde Gazze’deki protestoculara göz yaşartıcı gaz atmak için yarı otonom dronlar kullanan İsrail de otonom silah sistemlerinin destekçisi ülkeler arasında başı çekmektedir.
Almanya, Fransa gibi ülkeler ise kullanım ve sorumluluk şartlarının belirlenmesi durumunda killer robotların üretimine ve kullanımına karşı çıkmayarak orta yolu tercih etmektedir.
b-Diğer uluslararası aktörlerin tutumu
Yapay zekâ destekli otonom silah sistemlerinin kullanımına karşı en büyük tepki haddizatında uluslararası kuruluşlardan gelmektedir. Dünya genelinde 230 uluslararası organizasyon killer robotların kullanımına karşı çıkmaktadır.
Killer robotlara karşı etkin bir kampanya yürüten ABD Merkezli Future of Life Enstitüsü, insan hayatına son verilmesi kararının bir makineye bırakılmaması gerektiğini, sistemin insan müdahalesi olmadan hedef belirlemesi ve taarruza geçmesinin pratikte, devletlerin sorumluluğu bakımından önüne geçilemeyecek bir tutarsızlık yaratacağını dile getirerek muhalif yaklaşımını bu minvalde temellendirmektedir.
Avrupa Parlamentosu tarafından 18 Aralık 2018 tarihinde Brüksel’de yapay zekâ sistemlerinin birey ve toplum yararına hizmet edecek biçimde etik ilkelerinin belirlenmesini amaç edinen “Güvenilir Yapay Zekâ İçin Etik Kılavuz İlkeler Taslağı” yayımlanmıştır.
Buna ek olarak yine Avrupa Parlamentosu, öldürücü otonom silah sistemleri hakkındaki kararını (European Parliament Resolution of 12 September 2018 on Autonomous Weapon Systems )4 12.09.2018 tarihinde yayınlamıştır.
Karar, killer robotları, münferit hedeflerin seçilmesi ve bunlara taarruz aşamasında tatmin edici bir insan kontrolü bulunmayan silah sistemleri olarak tanımlamıştır. Etik ve yasal sorunları ele alınarak sistem ve robotların, ölçülülük, ayırt etme ve tedbir alma gibi insana özgü kararları alacak seviyede olmadıkları da saptanmıştır. Parlamentonun otonom silahlara ilişkin benzer kararlarında da insan kontrolünün önemi vurgulanmaktadır.
Bu konuda dikkat çekici başka bir belge ise Avrupa Birliği Komisyonu’na sunulmuş robotların kendi haksız fiillerinden sorumlu tutulabilmeleri amacıyla elektronik kişilik yasal statüsünün verilmesi önerisinde bulunan Robotlara İlişkin Medeni Hukuk Kuralları Tasarı Raporudur. Komisyon ise robotların sebep oldukları zararlardan doğan sorumlulukta, onlar için bir yasal statü belirlemenin yerinde olacağını ancak henüz üçüncü kişilerle bağımsız olarak etkileşim kurmaları mümkün olmadığından ötürü yasal statü atfetmenin mümkün olmadığını belirtmiştir.
3. Uluslararası Hukukta Otonom Silah Sistemlerinden Doğan Sorumluluk
Uluslararası arenada ancak bir ‘‘araç’’ olarak değerlendirilen robotlara yasal bir statü
atfedilmemesi, gerçekleşen haksız fiilden kimin ne oranda sorumlu tutulacağının
belirlenememesine yol açmakta bu da özerk silah sistemleri meselesinin ‘‘Aşil tendonunu’’ oluşturmaktadır.
a-Devlet dışı aktörlerin sorumluluğu
Devlet dışı aktörlerin sorumluluğunun belirlenmesinde doktrinde farklı görüşler bulunmaktadır. Üretim aşamasında etkin rol oynamış kimselerin haksız fiillerinden objektif sorumlu kabul edilmesini önerenlerin yanında, bu sorumluluk rejiminin uygulanması durumunda robotların haksız fiillerinden, üretim aşamasında yer almış tüm bireyler, silahın kullanıldığı operasyondan sorumlu komutan, siyasi liderler vs. gibi uzayan bir listenin sorumlu tutulmasının bir vakum yaratacağını dile getirerek bu fikre karşı çıkanlar da bulunmaktadır.
Diğer taraftan doktrinde atfedilebilirlik bakımından bir kıyas tartışması da yapılmaktadır. Özerk otonom silah sisteminin haksız fiilinden sorumluluğun, askeri komutanın sorumluluğuna kıyas yapılarak uygulanması gerektiği ileri sürülmektedir. Bu durumda komutan, astlarının işlediği suçları bildiği yahut bilmesi gerektiği kadar yahut onları engelleyebileceği ölçüde sorumlu tutulduğu gibi killer robotlardan da bu ölçüde sorumlu olacaktır. Buna karşın silahın tam otonomisinden kaynaklanan eylemlerinin öngörülemezliği bireysel sorumluluğun atfedilmesini zorlaştırmaktadır.
b-Devlet sorumluluğu
Uluslararası alanda devlet sorumluluğunun doğması için devlet tarafından gerçekleştirilmiş yahut sorumluluğu ona atfedilebilir bir fiil vuku bulmalı, bu fiilden bir zarar meydana gelmeli, fiil ile zarar arasında illiyet bağı olmalı ve nihayet fiili hukuka uygun hale getiren bir sebep bulunmamalıdır. Ancak bu şartlar kümülatif olarak gerçekleştiğinde haksız fiilden devletin sorumlu olduğunu söyleyebiliriz.
Otonom dahi olsa devletin bu sistemlerin kullanımından doğan haksız fiillerden objektif olarak sorumlu olduğu söylenebilir ancak bu sorumluluğun kapsamını ise savaş kuramının iki farklı boyutu olan jus ad bellum ve jus bello bakımından ayrı ayrı incelemek yerinde olur.
Jus ad bellum savaşın belirli durumlarda haklı olup olmadığını belirleme ölçütlerini ortaya koyan ilkedir .Basitçe savaştan önceki dönemi ifade eder.
Ius ad bellum döneminde otonom silah sisteminin kullanılması kuvvet kullanmayı bizatihi haksız fiil haline getirmez. Kullanılan silah tipine bağlı olmaksızın kuvvet kullanmanın meşru hale gelmesi için UNSC intikali, hedef devletin geçerli rızası yahut meşru müdafaa şartlarının gerçekleşmesi gerekir. Dolayısıyla otonom silah sistemi bu sorumluluk rejimini harekete geçirdiği ölçüde devlet sorumluluğunu doğurur.
“Jus in bello ise savaşta kuvvet kullanımının haklılığını sağlamayı amaçlar.” En önemli koşulları ise sivil dokunulmazlık, oranlılık ve ayırt etmedir. Jus in bello döneminde uluslararası insancıl hukuk kuralları uygulanır.
Uluslararası İnsancıl Hukuk, silahların insancıl hukuka uygun kullanımlarının mümkün olması için taşımaları gereken vasıfları tespit eden silahların doğaları ve üretilmeleri hakkında bir takım düzenlemeler öngörmüştür. 1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri Ek I. Protokol’ünün 36. maddesine göre; bir silahın henüz üretimi aşamasında, bu silahın insancıl hukuk ve diğer uluslararası hukuk hükümlerine uygunluğunun ilgili devlet tarafından araştırılması gereklidir. Bu hüküm devlete bir yükümlülük atfetmektedir.
Aynı şekilde bir silahın hukuka uygun olması için savaşan (combatant) ve sivil ayrımı yapabilmesi gerekir. ICJ, Nükleer Silahlar İstişari Görüşü’nde, bu ayrımın (distinction), insancıl hukukun en emel kurallarından biri (cardinal principles) olduğunu ifade etmiştir.
Mezkûr sözleşmenin Ek Protokol’ünün 51. Maddesinin 4. Fıkrasının (b) ve (c) bentleri ile doğası gereği ayrım yapmayı haiz olmayan silahlar yasaklanmıştır. Yine aynı maddede bir silahın belli bir hedefe yönlendirilememesi ve sebep olduğu tahribatın kontrol edilememesi durumunda bu silahın kullanımının hukuka aykırı olduğu düzenlenmiştir. Özerk silah sistemlerinin savaşan ve sivil ayırt edebilmesi hususu kaygı yaratmaktadır. Nitekim son yıllarda yaşanan dron saldırılarının sonucu olarak onlarca sivilin ölümü kaygıların haklı çıktığının bir göstergesidir.
Sonuç olarak hem jus ad bellum hem jus in bello açısından otonom silah sisteminin kuvvet kullanma teşkil eden haksız fiilinden sorumlu olduğu aşikârdır. Silahların bizatihi kullanımının hukuka aykırı olup olmadığı ise ancak zamanla, mezkûr kıstaslar ölçüsünde değerlendirilerek devlet pratiğinde ortaya çıkarılabilecek bir meseledir.
HUKUKÇULAR DERNEĞİ
Uluslararası Hukuk Komisyonu