Ülkemiz coğrafi ve tarihsel açıdan sahip olduğu önem dolayısıyla her zaman mülteci hareketlerinin merkezinde yer almıştır. Günümüzde, büyük çoğunluğu Suriye uyruklu olmak üzere başkaca ülkelerden gelen sığınmacıların sayısı 3,5 milyonu aşmış bulunmaktadır. Şüphesiz ki, mazlum coğrafyalardan hayati endişelerle ülkemize sığınan mültecilere Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve milletimiz kucak açarak kardeşlik hukukunun en güzel örneklerinden birini sergilemektedir. Ancak, son dönemlerde İl Göç İdareleri ve Geri Gönderme Merkezleri’nde yaşanan hak ihlalleri, idari gözetim altında tutulan mültecilerin hukuki destekten yoksun bırakılmaları ve bu bağlamda avukatlara ilişkin hukuka aykırı kısıtlamalar ve zorlaştırıcı uygulamalar görülmektedir. Anayasa’nın 36. maddesinde yer alan “Hak Arama Hürriyeti” Türk vatandaşı veya yabancı ayrımı yapmaksızın herkese tanınmış temel haklardandır. Ancak Geri Gönderme Merkezlerinde tutulan yabancıların hukuki destek almaları engellenmekte, haklarında mahkûmiyet kararı varmış gibi davranılmakta ve bu doğrultuda hem Hak Arama Hürriyetlerinin kısıtlanması hem de masumiyet karinesinin ihlali söz konusu olmaktadır. Bu ihlaller ve hukuka aykırılıklar karşısında Yargı’da savunmayı temsil eden avukatların ise mesleklerinin icrası zorlaştırılmakta hatta engellenmektedir. Hak tesisinin ve savunmanın en önemli yapıtaşı olan avukatların uygulamada hukuksal hiçbir dayanağı olmayan bu sıkıntılara maruz bırakılması şüphesiz ki hukuk düzenini ve kamu vicdanını derinden zedelemektedir. Söz konusu hukuka aykırı uygulamalar şu şekilde sıralanabilir:
- İl Göç İdarelerinde ve Geri Gönderme Merkezlerinde avukat-yabancı görüşmesi yapılabilmesi için vekaletname şartı aranmaktadır. Ancak vekaletname tanzimi için öncelikle gerekli olan yabancı ile görüşme talebi “vekaletname olmadığı” gerekçesiyle reddedilmektedir. Böylece, bir avukatın yabancıdan vekaletname alıp almayacağına karar verebilmesi için yapması gereken ön görüşme dahi engellenmektedir. Havalimanlarında da avukatların, kabul edilmeyen ve bekletilen yabancılar ile görüşmeleri hiçbir şekilde mümkün olmamaktadır. Aynı şekilde, vekaletname tanzimi için avukatla birlikte gelen noterler, gerek İl Göç İdarelerine ve Geri Gönderme Merkezlerine gerekse havalimanlarına kabul edilmemekte ve bu şekilde avukat-yabancı arasında vekalet ilişkisinin kurulması engellenmektedir. Bu uygulamaların hiçbir hukuki dayanağının ve mantıki zemininin olmadığı açıktır.
- Bazı geri gönderme merkezlerinde avukatın yabancı ile görüşebilmesi için bağlı olunan İl Göç İdaresi’nden “görüşme izni” alınması gerektiği ifade edilirken bazı geri gönderme merkezlerinde vekaletname olsun veya olmasın Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nce sözlü olarak verildiği iddia edilen talimat nedeniyle avukatların merkeze girişi engellenmektedir.
- Bazı Geri Gönderme Merkezlerinde avukatın yabancı ile görüşebilmesi için vekaletname gösterme zorunluluğu olduğu belirtilirken diğer bazı geri gönderme merkezlerinde avukatın yabancı ile görüşme yapmasının ve vekaletname tanzim edilmesinin alınan talimat ile yasaklandığı ileri sürülmektedir. Gerek avukatların mesleklerinin gerektirdiği müvekkille görüşme ve bilgi alma gibi en temel haklarının ihlaline gerekse mültecilerin vekille temsil edilme, vekille görüşme, hak arama, masumiyet karinesi gibi hak ve özgürlüklerinin ihlaline gerekçe olarak bir “talimat”ın gösterilmesi Hukuk Devleti ilkesi gereğince kabul edilemez.
- Ayrıca, Sulh Ceza Hakimliklerinin, idari gözetim şartlarının ortadan kalktığını veya değiştiğini tespit etmesi halinde idari gözetim kararlarını kaldırması gerekirken uygulamada Hakimliğin bu hususta ayrıntılı bir inceleme ve araştırma yapmaksızın ekseriyetle red kararı verdiği görülmektedir. Böylece, idare tarafından verilen idari gözetim kararları üzerinde denetim yeterince sağlanamamakta ve yabancılar hak ihlallerine uğramaktadır.
Bu açıklamalarımız doğrultusunda;
- Avukatların İl Göç İdarelerinde, Geri Gönderme Merkezlerinde ve havalimanlarında karşı karşıya kaldıkları keyfi ve zorlaştırıcı uygulamaların, mesleğin icrasına engel olan hukuka aykırı kısıtlamaların giderilmesi gerektiğine,
- Sulh Ceza Hakimliklerinin idari gözetim kararlarının kaldırılması başvurularında, hukukun temel ilkeleri ile hareket ederek “hak temelli” kararlar vermesi gerektiğine,
- İşbu hukuksuzlukların giderilmesi için gerekli girişimlerin yapılmaması ve tedbirlerin alınmaması halinde ilgili İl Göç İdareleri hakkında suç duyurusunda bulunulması zorunluluğunun hasıl olacağına dair düşünce ve kanaatlerimizi kamuoyuna saygılarımızla arz ederiz.
Hukukçular Derneği Yönetim Kurulu