Hukukçular Derneği Genel Başkanı Cavit Tatlı Bey Beyazıt Meydanı’nda düzenlenen Mescid-i Aksa’ya özgürlük eylemine katılarak bir konuşma yaptı.
Hukukçular Derneği’nin de düzenleyen kuruluşlar arasında olduğu eylemde konuşan Tatlı, ‘Müslümanların ilk kıblesi, ikinci mescidi ve üçüncü haremi olan, ümmete bırakılmış mukaddes emanet Mescid-i Aksa’yı yüzündeki nur gibi barındıran Kudüs, işgalci ve terörist devlet İsrail tarafından işgal edildiği günden beri Müslümanların kanayan yarasıdır.’dedi.
Binlerce Aksa sevdalısının katıldığı programda duygularını ifade eden Tatlı konuşmasına şöyle devam etti:
Ümmet için dini tarihi değerleriyle son derece kıymetli olan bu topraklarda İsrail’in işgalinden itibaren kan, gözyaşı ve zulüm hiç eksik olmamıştır. Uzun yıllardır Filistinli kardeşlerimizin kadın, erkek ve çocuk demeden, ellerinde son model silahları taşıyan askerlere karşı iman dolu yürekleriyle şanlı direnişlerine şahit olmaktayız. Mescid-i Aksa’nın Müslümanlara ait olduğunu her fırsatta işgalci ve terörist İsrail’in yüzüne karşı haykıran ve bu direnişten vazgeçmeyerek emanete sonuna kadar sahip çıkan Filistinli kardeşlerimizden Allah razı olsun.
Ne var ki, İsrail yönetimi baskıcı ve kanlı politikalarını son dönemdeki uygulamalarıyla daha da arttırmakta ve aslen tüm Müslümanları hedef alan, alenen meydan okuyan ihlallere imza atarak kendi tarihindeki hukuksuzluklara yenilerini eklemektedir. 14 Temmuz’dan itibaren 3 gün boyunca Mescid-i Aksa’nın kapıları kapatılmış ve Harem-i Şerif’e giriş yasaklanmış, burada ezan okunmasına ve namaz kılınmasına izin verilmemiştir. Bununla birlikte Mescid-i Aksa’nın da içinde bulunduğu Kudüs’ün surlarla çevrili Eski Şehir bölgesi ve çevresi de giriş çıkışa kapatılarak şehrin çevresinde bulunan Filistinliler uzaklaştırılmıştır. 3 gün kapalı tutulan Harem-i Şerif’in kapıları 16 Temmuz’da kademeli olarak açılmaya başlamış ancak kapılara metal arama dedektörleri yerleştirmiştir. Aksa’nın kapılarına yerleştirilen metal arama dedektörlerini protesto etmek üzere yatsı namazını Aslanlı Kapı’nın yakınında kılan Kudüs Yüksek İslam Heyeti Başkanı ve Mescid-i Aksa Hatibi Şeyh İkrime Sabri’nin de aralarında bulunduğu Müslüman kardeşlerimize ses bombası ve plastik mermiyle müdahalede bulunulmuştur. İsrail’in ne hukuka ne vicdanlara ne de insanlığa sığan bu hak ihlallerinin ve kısıtlamalarının kabulü mümkün değildir.
Kudüs işgal edildiğinden beri 50 yıldır ilk kez Mescid-i Aksa’da Cuma namazı kılınamamıştır. 3 gün boyunca Harem-i Şerif’in ibadete kapatılması ile temel insan haklarından olan ibadet özgürlüğü ihlal edilmiştir. Bununla birlikte, Mescid-i Aksa’nın ibadete kapatılması İslam ümmetinin tamamına karşı işlenmiş bir suç teşkil etmektedir. Zira Mescid-i Aksa İslam ümmetine aittir ve Allah’ın izniyle ilelebet öyle kalacaktır. Ümmet olarak Aksa’mıza sahip çıkmak her birimizin boynunun borcudur.
Harem-i Şerif’in kapılarına yerleştirilen metal arama dedektörleri de Mescid-i Aksa’ya ciddi bir saldırıdır. Müslümanlara ait olan Harem-i Şerif üzerinde işgalci İsrail devleti egemenlik kurmaya çalışmaktadır. Müslümanların iç işlerine müdahalede bulunulmasının kabulü mümkün değildir. Söz konusu dedektörlerin derhal kaldırılarak Müslümanların kendi mescidlerine aranmaksızın özgürce girmesi ve ibadetlerini eda edebilmeleri sağlanmalıdır. İsrail’in Mescid-i Aksa üzerindeki her türlü egemenlik iddiasını ve çabasını reddediyoruz. İsrail yönetiminin asıl amacı Aksa’nın El-Halil Camii’nde olduğu gibi tamamen ibadete kapatılmasını sağlamak ve Aksa’nın, Kudüs’ün statüsünü değiştirmektir. Ancak Müslümanlar olarak buna asla izin vermeyeceğiz.
Tüm uluslararası yasalarda ve kararlarda kabul edildiği üzere Kudüs işgal edilmiş bir şehirdir. 137’den fazla ülke Kudüs’ü Filistin devletinin başkenti olarak tanımıştır. İsrail devletinin işgalci bir devlet olduğu ve kendisine ait olmayan topraklar üzerinde kan dökerek yer edinmeye çalıştığı hakkaniyet ve vicdan sahibi herkes tarafından bilinmektedir. İşgalci devlet İsrail, uluslararası hukuk çerçevesinde tüm kutsal mekanlara saygı duymak ve buraların güvenliğini sağlamakla yükümlüdür. Bununla birlikte İsrail ile Ürdün arasında 1994’te imzalanan Ürdün-İsrail barış antlaşmasına göre, Mescid-i Aksa ve Kudüs’teki vakıflar, Ürdün Vakıflar Kutsallar ve İslami İşler Bakanlığına bağlı Kudüs Vakıflar Dairesi himayesine bırakılmıştır. Ancak İsrail, uluslararası hiçbir hukuk kuralına uymadığı gibi kendi taraf olduğu anlaşmaları dahi kendi çıkarları doğrultusunda yok saymaktadır.
İşgalci terörist İsrail devleti, dayattığı hukuksuz uygulamalar, kutsallarımıza yaptığı saldırılar ve hak ihlalleri ile Müslümanları iyiden iyiye tahrik etmekte ve durmadan kışkırtmaktadır. Kirli ve kanlı postallarını bizim için mübarek kılınmış topraklar üzerinde gezdirmekte, kendi mabedimize girmemizi engelleme gafletinde dahi bulunmaktadır. Ancak terörist İsrail yönetimi unutmamalıdır ki, iman gücü ile bir araya gelmiş ve kutsalları söz konusu olduğunda cihad meydanında şehadet şerbetine koşacak bir ümmetin öfkesinden korkmalıdır.
Mescid-i Aksa’nın sorumluluğu tüm ümmetin üzerindedir ve bu sorumluluk çok ağırdır. Zamanında Selahaddin Eyyubi’nin dile getirdiği şu sözleri tüm Müslümanlar için dikkate değerdir; “Kudüs ve Mescid-i Aksa Haçlıların işgalinde olduğu müddetçe ben nasıl olur da gülebilirim, sevinebilirim, istediğim gibi rahat yemek yiyebilirim ve hele gözüme uyku girebilir?!”
Kudüs’ün kanadı kırık, Mescid-iAksa’nın gözleri yaşlı iken ümmet olarak herkesi tepkimizi göstermeye ve Mescid-i Aksa’ya sahip çıkmaya davet ediyoruz.