Her ne kadar Aktivist Meslektaşlarımız Av. Halid Zeberka, Av. Faris Sabbah ve Av. Iyad Misk’in İsrail Rejimi tarafından hukuksuz şekilde gözaltına alınmış olmasına yönelik basın açıklaması yapmak amacı ile burada bir araya gelmiş isek de son gelişme ile ABD yönetiminin Telaviv’deki elçiliğini Kudüs’e nakletmesine yönelik açıklaması ile başlamak istiyoruz. Bu anlamda Kudüs’ün uluslararası hukuk nezdindeki statüsünü değiştirmeye yönelik bu girişim kabul edilemez.
İsrail Rejiminin, Kudüs ve burada yaşayan Müslümanlar ve Hıristiyanlar aleyhine yaptığı sistematik şiddet faaliyetleri ile işgali daha geniş bir alana taşıma pervasızlığı artık tahammül sınırlarını aşmıştır. İslam dünyasının içinde bulunduğu durumdan ve AB-ABD’nin cesaret verici açıklamalarından beslenerek coğrafyada terör estirmesinin ne insani ne de hukuki bir izahı bulunmamaktadır.
Irak, Suriye, Yemen ve Libya’daki iç savaşların, İran ve Suudi Arabistan arasındaki rekabet ve bölge toplumlarının kendi aralarındaki çatışmaları fırsat bilerek İsrail, Kudüs ve Filistin toprakları üzerinden tüm İslam ümmetine alenen savaş açmayı göze alabilmektedir. Şayet ABD yönetimi, Telaviv’deki elçiliğini Kudüs’e naklederse, bu hareket bölgede öngörülemeyecek neticelere varacak tam bir şiddet sarmalına sebep olacaktır. Tüm BM kararlarına rağmen İsrail, şehirde sürdürdüğü işgal politikasının bir parçası olarak Yahudi yerleşimleri vasıtasıyla Müslümanları ve Hıristiyanları tecrit etmekte demografik yapıyı Müslümanlar aleyhine değiştirmekte ve şehri Müslümanlardan ‘arındırmak’ için elinden geleni yapmaktadır.
BM Genel Kurulu’nun Filistin topraklarının Araplar ve Yahudiler arasında taksimine ilişkin 1947 yılında kabul ettiği 181 sayılı karar ile, Kudüs’ün, yönetimi BM’ye bırakılmak üzere ‘uluslararası’ bir şehir statüsünde olmasını öngörmüştür. 1967 savaşında İsrail’in Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ü ele geçirmesiyle fiili bir durum ortaya çıkmış fakat Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi dahil olmak üzere hiçbir Uluslararası örgüt bu işgali tanımamıştır. Halihazırda tüm devletler ve Uluslararası örgütler nezdinde İsrail’in Kudüs üzerinde bir hakkı ve tasarrufu bulunmamaktadır.
İsrail işgal yoluyla ele geçirdiği Kudüs’ü bu tarihten sonra kendi ülke topraklarının bir parçası olarak uluslararası topluma kabul ettirme stratejisi izlese dahi askerî güç kullanımı yoluyla toprak ele geçirilmesi 1945 tarihli BM Kurucu Antlaşması çerçevesinde (2/4. madde) yasaklanmıştır. Kudüs, İsrail’in tasarruf alanına girmediği gibi İşgalci bir rejimin tasallutu altındadır.
Öncelikle ve ısrarla ifade etmek isteriz ki; İsrail Rejimi, Filistin topraklarında ve hassaten Kudüs’te işgalci olup hiçbir zaman meşru bir devlet sıfatına haiz değildir. Bu coğrafyanın savaş, şiddet ve problemler ile mücadele etmesini fırsata çevirmek sureti ile kazanımlar elde etmeye çalışılsa dahi ne dün ne bugün ne de yarın bu durum asla ve kat’a değişmeyecektir. ABD yahut başka bir devletin ya da Uluslararası örgütlerin daha önceki karar ve uygulamalarını değiştirse dahi Müslümanlar nezdinde bu işgal kesinlikle kabul edilmeyecek ve içselleştirilmeyecektir. Süreç ne kadar uzun sürerse sürsün, Kudüs’ün özgürlüğünden vazgeçmeyecek ve bu işgali sona erdirmek amacı ile mücadele etmekten geri durulmayacaktır.
Son aşamada İşgalci Siyonist İsrail rejimi tarafından Filistin İslami Hareketi lideri Şeyh Raid Salah’ın Avukatı Khalid Zeberka, İnsan Hakları Derneği yöneticileri Faris Sabbah ve Iyad Misk 03/12/2017 tarihinde gece yarısı evinde ailelerinin ve çocuklarının gözü önünde işgalci israil rejim polisi tarafından yapılan haksız baskınla gözaltına alınmıştır.
Bu sıkıntılı süreçte İşgalci İsrail Rejiminin 3 İnsan Hakları Aktivisti meslektaşımıza uyguladığı bu hukuk dışı muamele, Kudüs ile ilgili alınacak kararın uygulanmasına karşı meşru yollarla karşı çıkabilecek kişi ve kurumlara gözdağı verilmesine yöneliktir.
İnsan Hakları aktivisti 3 avukat meslektaşımızın tutuklanması ile Filistinlilerin savunma ve meşru mücadele haklarının ellerinden alınması, İşgalci Rejimin Filistin halkına yönelik uyguladığı şiddet ve hukuk dışılığının sınır tanımadığının apaçık göstergesidir. Meşru zeminlerde ve uluslararası mecralarda işgalin ve hukuk dışı eylemlerin dile getirilmesinin önüne geçilmek gayesi ile aktivist meslektaşlarımızın gözaltına alınması Filistin mücadelesine hiçbir zarar veremeyeceği gibi daha ziyade bir gayrete vesile olacağını tüm inancımız ile ifade etmek isteriz.
Buradan işgalci israil rejimine ve tüm dünyaya sesleniyoruz;
Terörist İsrail rejimi, Filistin halkına ve aktivist meslektaşlarımıza yönelik hukuksuz eylemleri ile adaleti ve hukuku bir kez daha ayaklar altına almıştır. İvedilikle bu eylemlerine son vermelidir. Aksi takdirde meydana gelecek tüm şiddet sarmalından bizatihi işgalci rejim sorumlu olacaktır.
Kudüs, Müslüman şehridir. Kesinlikle Siyonizme ve işgale boyun eğmeyecektir. Kudüs ve Filistin topraklarındaki işgalden ve gayrımeşru emel ve eylemlerden vazgeçmelidir.
İşgalci İsrail rejimi, bu gayri haksız ve hukuk tanımaz gözaltı uygulaması ile hem ulusal hem de Uluslararası zeminde kural tanımaz bir terörist rejim olduğunu tescil ettirmiştir.
İşgalci İsrail rejiminin meslektaşlarımıza karşı uyguladığı hukuksuz eylemleri ile işgal ettiği toprakların gerçek sahiplerine sistematik olarak şiddet uygulamış olduğu tüm dünya kamuoyu önünde ispat edilmiştir.
İslam Coğrafyasının sahipsiz olmasından istifade ettiğini düşünerek işgal ettiği topraklar ve Filistin Halkına uyguladığı sistematik şiddet, İslam coğrafyasında birliğin ve dirilişin tesis edilmesi yolunu da açmıştır.
İnsan Hakları temelinde ülkemizi ve coğrafyamızı yargılayan Avrupa ve ABD’nin İşgalci İsrail Rejimine karşı üç maymunu oynaması, Hukuka saygısının olmadığı ve faşist bir rejimi koruduğunu göstermektedir.
Tüm Uluslararası örgüt ve mecraların da bu hukuksuzluğu gündemlerine alması ve İşgalci rejime karşı acilen adım atması gerekmektedir.
Müslüman devlet yöneticileri ve halkları ile birlikte insan haklarını önceleyen tüm toplum ve kuruluşları, İşgalci İsrail rejiminin haksız işgal ve sistematik şiddetine karşı özellikle Kudüs’ün haremiyetini de muhafazaya yönelik sağlıklı, emin ve cesur bir şekilde harekete geçmeye davet ediyoruz.
İşgalci rejim tarafından hukuka , savunmaya , meşru mücadeleye, insan haklarına, Adaleti tesis için mücadele eden avukatlara yapılan bu saldırı ile işgal ve şiddeti karşısında tüm dünya halklarının ve Uluslararası örgütlerin tepkisini önemsediğimizi ve işgalci İsrail’e karşı yaptırımlar uygulanarak işgal ve şiddetin önüne geçilmesi için acilen harekete geçilmesini teklif ve davet ediyoruz. İşgalci İsrail rejiminin bu haksız ve hadsiz gözaltı eylemlerini de şiddetle kınıyoruz.