FRANSA’NIN DAĞLIK KARABAĞ SORUNU VE SENATONUN ULUSLARARASI HUKUKU İHLAL NİTELİĞİNDEKİ KARARI
Fransız Senatosu Dağlık Karabağ Cumhuriyetini tanıdı: Dünyada bir ilk
Ermenistan’ın dahi Dağlık Karabağ’ı devlet olarak tanımadığı bir hukuki denklemde, Fransız Senatosu oy çokluğu ile Dağlık Karabağ’ı bağımsız bir cumhuriyet olarak tanıyan teklifi oyladı. 305 senatörün “evet” dediği teklife yalnız bir senatör “hayır” yönünde oy kullandı. Bu karar doğrultusunda Fransız Senatosu, Dağlık Karabağ’ın Fransız hükümeti tarafından tanınmasını ve Azerbaycan silahlı kuvvetlerinin bu bölgeden derhal geri çekilmesini talep edecek. Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki bu uyuşmazlık ve çatışmayı, Fransız senatosunda bu denli çelişkili bir teklifin gündeme getirilmesi bağlamında tartışmadan önce; ana iki karakter üzerinden temel sebep ve ihtilafları uluslararası hukuk bağlamında analiz etmek gerekmektedir.
Ermenistan ve Azerbaycan Anlaşmazlığı
Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki anlaşmazlığın temel sebebi ‘’Dağlık Karabağ’’ olarak adlandırılan bölgenin hakimiyetinin kimin elinde olması gerektiği üzerinden doğan uyuşmazlıktır. Ermenistan, Dağlık Karabağ bölgesinde yaşayan nüfusun büyük bir kısmını Ermenilerin oluşturması sebebiyle bu bölgenin Ermeni toprağı olarak kabul edilmesi gerektiğini iddia etmektedir.
1992 yılında bu iddia ve Ermenistan ordusunun desteğiyle Azerbaycan topraklarında ayrılıkçı bir hareket meydana gelmiştir. Uluslararası toplum tarafından Azerbaycan toprağı olarak kabul edilen bölgenin yüzde 20’si Ermenistan tarafından işgal edilmiştir.
İşgalin başlamasından bu yana Azerbaycan’ın tek amacı; ülkenin hakimiyetini, toprak bütünlüğünü ve birliğini korumak.
Tarafların Argümanları
Ermenistan’a göre Dağlık Karabağ halkı, kendi kaderini özgürce tayin etme hakkına sahiptir. Kendi kaderini tayin etme hakkı, istisnasız «herhangi bir halka» uygulanmalıdır.
Self determinasyon ilkesi; bir halkın coğrafi sınırlarını, politik durumunu veya kendi geleceğini diğer devletlerden bağımsız olarak kendisinin özgürce belirlemesi gerektiğini savunur. Bu ilke, Birleşmiş Milletler rezolüsyonlarında detaylandırılmıştır. Fakat bu ilkenin kapsamının Ermenistan tarafından geniş yorumlanması, ilkenin kastının aşılması sonucunu doğurmaktadır.
Öte yandan , Azerbaycan, bu ilke gereği anlaşmazlığın çözümünün ancak toprak bütünlüğünün korunması ile mümkün olacağını savunmaktadır.
Anlaşmazlığın Uluslararası Hukuk Boyutu
Ermenistan’ın Dağlık Karabağ bölgesini işgal etmesi sadece askeri sonuçlar değil; etnik temizlik ve sivillerin katledilmesi gibi insan haklarının yok sayıldığı sonuçlar da doğurmuştur. Bu anlamda uluslararası hukukun çeşitli ihlallerine dikkat çekilebilir. Ilk olarak ; kuvvet kullanma ve kuvvet kullanarak sınırları değiştirme yasağı ihlal edilmiştir. Toprak bütünlüğü ilkesi ile insanların temel hak ve özgürlükleri ihlal edilmiştir.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, bu uluslararası hukuk ihlallerini durdurmak için kısa bir süre içinde dört rezolüsyona imza atmıştır. 822 sayılı rezolüsyon; Ermenistan’ı işgali durdurmaya ve çatışmaları derhal durdurarak kalıcı ateşkes konusunda bir anlaşmaya varmaya çağırmıştır.
853 sayılı rezolüsyon, Azerbaycan’ın hakimiyetini ve toprak bütünlüğünü teyit etmekte ve Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne karşı güç kullanılmasını kınamaktadır.
Üstelik, Birleşmiş Milletler Andlaşmasının 25. maddesi uyarınca « Birleşmiş Milletler üyeleri, Güvenlik Konseyi’nin kararlarını kabul etme ve uygulama konusunda görüş birliğine varmışlardır ».
Ayrıca, Avrupa Konseyi; Ermenistan’ı, Güvenlik Konseyi’nin kararlarına uymaya çağırmıştır.
Tarafların Uzlaşması Hukuki Değil; Siyasi Çözüm ile Mümkün
Ermenistan’ın kabul ettiği görüşün aksine, kendi kaderini tayin etme hakkı sadece sömürge halkları için geçerlidir; herhangi bir halk için geçerli değildir. 14 Aralık 1960 tarihli 1514 sayılı rezolüsyon, söz konusu ilkenin kapsamını açıklamaktadır. Rezolüsyon; bu haktan yararlanmayı yalnızca sömürge halklarıyla sınırlar ve dış müdahale olmaksızın bağımsızlık hakkını tanır. Uluslararası
Adalet Divanı, Namibya hakkındaki danışma görüşünde; kendi kaderini tayin etme hakkının sömürgecilik altındaki topraklar için geçerli olduğunu savunmaktadır. 2625 sayılı rezolüsyon, kendi kaderini tayin etme hakkının, “egemen ve bağımsız devletlerin toprak bütünlüğünü veya siyasi birliğini tamamen veya kısmen parçalayacak veya bozacak herhangi bir eyleme yetki veya teşvik” olarak anlaşılmayacağını belirtmektedir. ‘’Uti possidetis juris’’ ilkesi, bağımsızlık anında yeni devletlerin toprak mirasını sabitleyerek ve mevcut hatları uluslararası kabul görmüş sınırlara dönüştürerek bölgesel anlaşmazlıkları ortadan kaldırma girişimi olarak geliştirilmiştir.
Son olarak, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’daki hakimiyeti ve toprak bütünlüğü Ermenistan hariç olmak üzere her devlet ve uluslararası kuruluş tarafından tanınmaktadır.
Ancak, Ermenistan’ın dahi bağımsız bir devletlet olarak tanımadığı Dağlık Karabağ’ın Fransız Senatosu tarafından bağımsız bir devlet olarak tanınması bir ilktir. Herhangi bir yasal dayanağı olmayan ve uluslararası hukuka aykırı olan bu teklifin kaynağı; Fransa’daki Ermeni diasporası lehine yapılan siyasi mülahazalar ve yakınlıklara dayanmaktadır.
Umulur ki, Fransız hükümeti bu talebe siyasi saikleri yerine getirerek değil, uluslararası hukuku teyit ederek yanıt verir.